Kapa Çeneni Azize

17. Bölüm

çeviren: kriza

redaktör: kriza

son okuma: nogise



'Ha. Jane'le kalmalıydım.'
Konuğun kim olduğunu öğrendiğim anda, o kadar aceleyle cevap verdiğime pişman oldum.
En azından önce konuğun kim olduğunu sormalıydım.
“Çok hasta olduğunuzu duydum, abla, ama yüzünüz hiç öyle görünmüyor.”
Helena Diyoter.
Roella'nın genç akrabalarından biri…
"Gerçekten çok yazık. ablanın çok fazla ilahi gücü varsa, bu kadar küçük bir hastalık senin için hiçbir şey ifade etmezdi. Değil mi?"
Ve aynı zamanda Roella'nın can düşmanlarından biri.
'Roella, Helena'ya tek taraflı saldırıyormuş gibi görünüyor ve Helena bundan dolayı acı çekecek.'
Ancak gerçek, yüzeyde göründüğünün tam tersiydi.
Defansta Roella, hücumda ise Helena vardı.
Bunun bir yöntemi var.
Helena'nın asıl uzmanlık alanı Roella'nın sinirlerine ustaca iğneleyici sözler söylemekti.
Ve Roella bu yüzden ne zaman sinirlense…

—Neden bu kadar korkutucu davranıyorsun, abla. Söylediklerimi iyi anlamda kastettim.

Helena gözlerinde yaşlarla ağlardı.
Bunu gören herkes Roella'yı eleştirerek, 'Çok hassas davranıyorsun' diyordu ve bu da Roella'yı daha da sinirlendiriyordu.
Bu, tekrarlanan bir kısır döngüydü.
En sonunda olaylar her zaman Roella'nın asıl fail olmasıyla son buluyordu.
Ama o zamanlar öyleydi.
'Böyle bir çocukla başa çıkmak çocuk oyuncağı.'
Eğer bu işte veya şurada çalışıyorsanız, her çeşit iş arkadaşıyla tanışıyorsunuz.
Ve Helena gibi birçok insanla tanıştım.
Diğer kişi giderek daha fazla rahatsız olmaya başlayınca iyi niyetliymiş gibi davranırlardı, ardından bir sonraki cümle şöyle olurdu: 'Sana sadece öğretmeye çalışıyorum, sorun ne? Çok hassas davranıyorsun.'
Ben de bu tip insanlarla karşılaştığımda tıpkı Roella gibi sinirleniyordum.
Ama bir süre sonra anladım.
Bu tür çocuklar için cevap kayıtsızlıktı.
Şöyle düşünün: Boklara basmaktan korktuğunuz için mi kaçınıyorsunuz?
Hayır. Kirli olduğu için kaçınıyorsun.
"Ah, tabii."
Ve ben de ruhsuzca cevapladım çayımı yudumlarken yüksek sesle.
Bir an için Helena'nın gözleri kocaman açıldı.
“…Ha? Bu kadar mı?”
"Evet. Hepsi bu."
"Aha. Gerçekten mi...?"
Telaşlandığı belliydi. Beklediği tepki bu değildi.
'Ama o burada pes etmeyecek tabii.'
Ve gerçekten de tahminim doğru çıktı.
"Ah, düşününce—bu elbise. Biliyor musun, Amcam bunu bana aldı. Bence o gerçekten çok tatlı. Sana karşı da çok tatlı. Değil mi, abla?"
Aa, şu çocuğa bak. Çok sevimli davranıyor, değil mi?
Roella ile dük arasındaki yabancılaşmış ilişki imparatorluğun bütün soyluları tarafından biliniyordu.
Ama buna rağmen böyle soruyordu. Niyetinin ne olduğu belli.
'Majesteleri bana daha çok hayran oluyor.'
İşte söylemek istediği şey buydu.
Bu, Roella için hassas bir konuydu ve şiddetli tepkiler veriyordu.
Fakat.
'Ne olursa olsun, umurumda değil.'
Bu da beni incitmeyen bir şeydi.
"Hmm. Aslında değil."
"Gerçekten mi? Neden? Ama Majesteleri bana karşı çok nazik. Senin için de birçok güzel şey yapacağını düşünmüştüm, abla."
Helena, sanki kısa cevabım hoşuna gitmiş gibi, ışıldayan gözlerle bana karşılık verdi.
"Biliyorum, doğru. Kızı olduğum için etrafımda daha rahat hissediyor."
"…Ne?"
"Sonuçta ben onun ailesiyim. Bana karşı her zaman başka türlü davranmak zorunda değil."
“…Şu anda, sen— Amcanın bana karşı nazik olmaya çalıştığını mı söylüyorsun?”
"Olmaz. Sen onun kızı değilsin ama aynı zamanda yeğenisin. Eminim biraz samimidir."
Muhtemelen.
Son kısmı fısıldayarak eklediğimde Helena'nın yüzü saçları gibi kıpkırmızı oldu.
Bakın. Bana saldırmadan önce iki kere düşünün.

* * *

Helena'nın soluk soluğa kalışı, kızarmış yüzü kadar sıcaktı.
İçi kaynıyordu.
'Böyle bir şeyi nasıl söylersin?'
Ne kadar gülünç sözler bunlar.
Helena'nın amcası onu daha çok kızı gibi görüyordu. Sadece bu elbiseyle bile belli değil miydi?
'Elbette, yani onun bana gönderdiği parayla kendim aldım.'
Zaten amcasının verdiği parayla almıştı bunu, yani amcasının ona hediyesiydi.
Eğer ondan hoşlanmasaydı ona para göndermezdi.
'...Evet. Amcam benimle bir kızı gibi ilgileniyor.'
Ama içindeki kaynayan öfke bir türlü dinmiyordu.
Kendisine eklenen sıfattan, onun için 'bir kız gibi' olmasından tiksinmişti.
Dürüst olmak gerekirse, kendisine en çok yakışan sıfatların 'dükün kızı', 'dük hanımı' ve 'azize' olduğunu biliyordu.
'Sinirlerini biraz olsun tırmalasam bile bana hemen karşılık verirsin. Ama bugün neyin var senin?'
Alt dudağını çiğneyen Helena kendi kendine merak etti. Ancak kısa süre sonra gülümsedi.
'Önemli değil.'
Çünkü hâlâ gizli silahı vardı.
Roella kendini tutuyor gibi görünüyordu ama bu haberi duyduğunda daha fazla kendini tutamayacaktı.



Kriza: yaw, okuyorsanız tepki yorum falan yazın. üzülüyorum kimse okumuyor sanıp.

Yorumlar

(0)

Bölüm Nasıldı?

0 yanıt
Beğenim
0
Eğlenceli
0
Mükemmel
0
Şaşırtıcı
0
Sakin Olmalıyım
0
Bölüm Bitti
0